ERİŞİM ENGELLEMENİN ADI: İNTERNETE SANSÜR
Yürürlüğe giren 5651 sayılı kanun (İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun; Resmî Gazete, 23.05.2007, sayı: 26530) ile birlikte,Türkiye'de bazı internet sitelerine erişim yasağı getirilmesi kolaylaştı. Bazı internet sitelerine yönelik yasaklar, hâlihazırda devam etmekte ya da kaldırıldıktan sonra başka bir mahkemenin verdiği karara dayanılarak tekrar yürürlüğe konmaktadır. En son, dünyanın en çok ziyaret çeken sitelerinden blogger.com sitesi de, Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilen karar gereğince erişime kapatıldı.
5651 sayılı Kanunun "Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi" başlığını taşıyan 8. maddesine göre internet ortamında yapılan ve içeriği 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan intihara yönlendirme (TCK m. 84), çocukların cinsel istismarı (TCK m. 103, f. 1), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (TCK m. 190), sağlık için tehlikeli madde temini (TCK m. 194), müstehcenlik (TCK m. 226), fuhuş (TCK m. 227), kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (TCK m. 228) ile 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesine karar verileceği ifade edilmektedir.
ENGELLEMEK TEKNİK AÇIDAN MÜMKÜN DEĞİL
Kanunun 8. maddesinde sayılan katalog suçlardan ötürü, erişimin engellenmesi kararı ya bir hâkim veya savcı ya da Telekomünikasyon Kurumu nezdindeki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından verilebilmektedir. Verilen bilgilere göre 5651 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana 861'i re'sen, 251'i ise yargı kararıyla olmak üzere toplam 1112 siteye erişim engellenmiştir. Bütün bu rakamlar açıkça göstermektedir ki, gerekçesi ne olursa olsun internete, yasal kılıf altında, yoğun bir sansür uygulanmaktadır.
Erişim engellemeleri, ülkemizde en büyük erişim sağlayıcı olarak genelde Türk Telekom üzerinden, IP adresinin bloke edilmesi suretiyle gerçekleşmektedir. İlgili siteye girmeye çalışanlar, karşılarında, erişimin niçin engellendiğini gösterir bir yazıyla karşılaşmaktadırlar. Açıkçası bu teknik engellemenin ne kadar etkili olduğu çok tartışmalıdır. Herşeyden önce mirror siteler, DNS adreslerinin değiştirilmesi, vekil sunucular, tünel siteler kullanılması ya da yurtdışından VPN bağlantısı yapılması hallerinde bu tür erişim engellemeler geçersiz kılınmaktadır. Kısacası, erişim engelinin ortadan kaldırılması, teknik bakımdan yüksek düzeyde bilgi gerektirmeyecek kadar basittir. Erişimi engellenen sitelere girmek isteyen kimseler, bu yöntemlerden herhangi birini kullanarak bu sitelere erişmektedir.
ERİŞİM ENGELLEME HUKUKİ DEĞİLDİR
İnternette bazı sitelere erişimin engellenmesi, her şeyden önce temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması bakımından bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Zira bir web sitesine erişimin engellenmesi bireylerin haberleşme, düşünce ve ifade hürriyetine bir müdahaledir. Örneğin Almanya'da Nazi savaş suçlularını/suçlarını övmek ya da Nazi soykırımını (Holocaust) reddetmek suç kabul edilmiştir. Dolayısıyla bu suçları teşkil eden yayınların internet üzerinde yapılması da mümkün değildir. Ancak ABD'de bulunan sunucular üzerinde yapılması halinde, bu tür yayınlar, ABD hukuku bakımından ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmektedir.
Temel hak ve hürriyetlere müdahalenin olduğu yerde, yapılan bu müdahalenin (tedbirin) elverişli, orantılı ve yerinde olup olmadığı denetimine tabi tutulması gerekir. Yukarıda, teknik bakımdan erişimin tamamen engellenmesinin imkânsız olduğunu belirtmiş idik. Bu nedenle erişimin engellenmesi tedbirinin "elverişli" bir tedbir olmadığı düşünülebilirse de, suç konusunu oluşturan siteye, kullanıcılarının çoğunluğunun -en azından ek bazı ayarlar ya da bazı girişimler yapmadan- internette o siteye erişiminin engellendiğinden hareketle, alınan bu tür tedbirlerin "elverişli" olduğu kabul edilebilir.
Ancak koruma tedbiri olarak verilen erişimin engellenmesinin, sitedeki sadece o içeriği barındıran sayfaya (URL) erişimin engellenmesi (kısmi erişim engelleme) mümkünken, mahkemelerin "sakıncalı içeriğin" bulunduğu sitenin tamamına erişimin engellenmesi yönünde tercih kullanmaları ve bu suretle kendini bilmez bir kullanıcının portala koyduğu bir tek videodan ya da içerikten dolayı, YouTube gibi bütün bir websiteye erişimin engellenmesi, bütün kullanıcıların cezalandırılması anlamına gelmektedir.
Böyle bir tedbir "orantısız" bir tedbirdir. Bünyesinde belki milyonlarca değişik içerik barındıran ve birçok kişinin yararlandığı bir sitenin, sadece sakıncalı bir video ya da sayfa nedeniyle, bütün kullanıcıların erişimine kapatılması, adeta onları da cezalandırmak anlamına gelir ve böyle bir uygulamayı, suç ve cezaların şahsiliği ilkesi ile bağdaştırmak da mümkün değildir.
Yerindelik bakımından da böyle bir tedbir çok tartışmalıdır. Zira bu tür tedbirler "reklâmın iyisi kötüsü olmaz" anlayışıyla ilgili web sitelerinin adeta reklâmını yapmaktadır. Yasaklara karşı merak dürtüsü, erişimin engellenmesi tedbirlerinde de kanaatimce böyle bir cazibe oluşturacaktır. Gerçekten de bundan 20-30 yıl öncesinde, "uygunsuz filmlerin" oynatıldığı sinemaların afişlerinde, iri ve fosforlu yazılarla "Danıştay Kararıyla" ibaresine rastlanırdı. Yasakların dayanılmaz cazibesi ve merak dürtüsü, bu filmlere olan ilgiyi daha da arttırmakta idi. Bu yasaklamaların o tür filmlere olan ilgiyi arttırdığını gören uyanık bazı sinema işletmecileri, yasaklama ya da mahkeme kararı olmasa bile bütün film afişlerinde bu ibâreyi kullanmaya başlamışlardı.
Ayrıca bu tür tedbirlerle "sakıncalı siteler"e erişimin engellenmesi, "Türkiye'de internete sansür uygulanıyor" imajının verilmesi de doğru değildir. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün raporuna göre 169 ülke arasında Türkiye basın özgürlüğü konusunda maalesef 101. sırada görünmektedir. (Bkz. http://www.rsf.org/ article.php3?id_article=24025.) Yine BBC'nin http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/6427355.stm adresindeki haberinde, YouTube'a erişimin engellenmesi 301. madde ile de irtibatlandırılmaktadır.
SUNUCULAR YURT DIŞINDAYSA NE OLACAK
5651 sayılı Kanun, m. 8'de belirtilen suç unsurlarının ve cezalarının, Ceza Kanunu'nda belirtilmiş olduğu düşünülürse, esasen anılan suçların internet ortamında işlenmesi bir özellik arz etmemektedir. Bir parantezle ceza kanunlarının ülkeselliği ilkesi nedeniyle ve sunucuların yurtdışında olması halinde, ortaya bir takım sorunlar çıkabilirse de, çocuk pornografisi, müstehcenlik gibi suçlarla daha ziyade polisin teknik takibi ve uluslararası işbirliği içinde mücadele edilebileceği unutulmamalıdır.
Ceza kanunlarının ülkeselliği ilkesi nedeniyle ve sunucuların (server) yurtdışında olması halinde, ortaya bir takım sorunlar çıkabilirse de, çocuk pornografisi, müstehcenlik gibi suçlarla daha ziyade polisin teknik takibi ve uluslararası işbirliği içinde mücadele edilebileceği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak 5651 sayılı kanunla internet üzerinden yapılan "yayınlara" ve servis sağlayıcıların sorumluluğuna ilişkin ilk kez bir düzenleme getirilmişse de, kanunun uygulanması adeta bir sansüre dönüşmüştür. Erişimin engellenmesi tedbirleri, hukuki açıdan ciddi sorunları barındırmanın yanında, bu tür bir engellemenin teknik bakımdan tamamen mümkün olmaması, 5651 sayılı kanunun kendisini ve uygulanmasını tartışmalı hale getirmektedir. 5651 sayılı kanunla getirilen erişimin engellenmesi tedbirleri, "düşünce ve ifade hürriyetini" "haberleşme hürriyetini" ve "basın hürriyetini" kısıtlamaktadır. Temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan erişim engelleme tedbirleri "elverişli" olarak nitelenebilirse de, böyle bir tedbirin "orantılı" ve "yerinde" olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
5651 sayılı kanunun uygulanmasını gösteren "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik" madde 13'te "koruma tedbiri olarak erişimin engellenmesi kararı"na karşı, Telekomünikasyon Kurumu İletişim Başkanlığı tarafından ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ilgililer tarafından itiraz edilebileceği şerhedilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde ‘ilgili' kavramını geniş yorumlamak suretiyle, "erişim engelleme kararından dolayı menfaati etkilenen internet kullanıcısı" olarak da anlamak mümkündür. Bu bakımdan, hakkında erişim engelleme kararı verilen bir internet sitesi nedeniyle, o siteye giremeyen internet kullanıcılarının, erişim engelleme kararlarına karşı kararın öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde bir üst mahkemeye itiraz etmeleri mümkündür.